Pervin Buldan, Öcalan’ın ne dediğini anlattı: ‘Benim aklım almıyor’

DEM Parti İmralı Heyeti’nde yer alan Pervin Buldan, Abdullah Öcalan ile yaptıkları görüşmelere ve davete ait değerlendirmelerde bulundu.

Buldan, Öcalan’ın bayan cinayetleriyle ilgili konuşmasını şöyle aktardı: “Sayın Öcalan ‘bir insan çok sevdiği bir bayanı nasıl öldürebilir. Benim aklım almıyor’ dedi. Bayan ve çocuk cinayetlerinin önüne geçebilmek için bu zihniyet ile savaşmak gerektiğini söyledi.”

Buldan’ın Jinnews’ten Rozerin Gültekin ve Elfazi Toral’ın sorularına verdiği karşılıklar şöyle:

İmralı Adası’na gideceğinizin bilgisini aldığınızda başlangıçta ne düşündünüz? Neler hissettiniz?

İmralı’ya gitmek benim için yeni bir tecrübe değil. Ben daha evvel de Sayın Öcalan ile 33 defa görüşen ve 2011-2015 yılları ortasındaki süreçte de heyet içerisinde değişmeyen tek bayan üyeyim. Barışın tahminen bu kadar yakın olduğu bir devirde heyet içerisinde yer almak benim açımdan sevindiriciydi. Görüşmelere 10 yıl orta vermiştik. 10 yıldan sonra heyette olmam elbette ki benim için büyük bir onur. Bizim için kutsal bir vazife. Türkiye’nin barışına katkı sunacak isek bu bizim için kıymetli ve değerli. Benim açımdan da yine bu heyette olmak, adaya gitmek, barışa katkı sunmak ve Sayın Öcalan ile yeniden görüşmelere başlamak epey onur verici.

‘KADINLARDAN MEKTUP ALDIĞINI SÖYLEDİ’

10 yıl sonra İmralı Adası’na tekrar gittiniz. O tarihten bugüne adada ne değişmişti? Kürt Halk Başkanı Abdullah Öcalan kaldığı şartlardan bahsetti mi? Örneğin televizyon izleyebiliyor mu? Gönderilen mektuplar veriliyor mu? Bir gününü nasıl geçiriyor?

Daha evvel yaptığımız ziyaretlerde kendisine irtibat kanallarının olup olmadığını sorduğumuz vakit bir televizyonun olduğunu ve bu televizyonda da 22 kanalın olduğunu söylerdi. Kendisi ile özel şeyleri çok fazla konuşamıyoruz, zira kendisi bu mevzuları konuşmak istemiyor. Gündemleri var hazırlıklı geliyor toplantılara. Oradaki yetkililerden öğrenebildiğimiz kadarıyla cezaevi şartlarında çok farklı bir değişiklik yok. Tekrar 22 kanalı olan bir televizyon var. Değişen tek şey Sayın Öcalan’ın fiziki olarak yaşlanmış olması.

Oradaki üç kişi ile bir gün sohbet bir gün spor olmak üzere haftanın 5 günü bir ortaya geldiklerini biliyoruz. Sayın Öcalan günlük yaşamını daha çok yazarak ve okuyarak geçiriyor. Akşamları da televizyondaki tartışma programlarına, haberlere ağırlaştığını ve erken saatte uyuduğunu diye söylüyor yetkililer. Daha evvel gittiğimiz vakitlerde gözünden yaş akardı. 28 Aralık tarihinde gittiğimizde gözündeki kahrın hala devam ettiğini gördük. İkinci sefer gittiğimizde Sayın Öcalan katarakt ameliyatı olmuştu ve epey başarılı bir ameliyat olduğunu gözünün çok güzel gördüğünü söyledi. 3’üncü olarak gittiğimizde gözünde yaş olduğunu ve mendil kullandığını gözlemledim. Gözünden yaş gelmesi zati katarakt ile alakalı değil gözyaşı kanallarında bir tıkanıklık olduğu söz ediliyor. Bununla ilgili bir ameliyat kararı verilmemiş. Sayın Öcalan’da koşullarının değiştiğine dair bir şey söylemedi.

Her iki görüşmede bilhassa cezaevlerindeki bayanlardan mektup geldiğini söyledi. Birçok bayan cezaevine gidip kendilerine ‘özel selamlarımı iletin’ dedi. Her iki görüşme sonrasında birçok cezaevine gittim ve bayan tutuklularla görüştüm, Sayın Öcalan’ın özel selamlarını söyledim. Sayın Öcalan, ‘cezaevlerinde bulunan tüm bayanlara selam söylüyorum’ diyordu. Cezaevlerinden gelen mektupları aldığını söz ediyordu. Gönderilen kitaplarda sonlu sayıda da olsa kendisine veriliyor.

‘BU MASA YIKILMADI…’

Kürt Halk Başkanı Abdullah Öcalan sizi nasıl karşıladı? Birinci söylemi ne oldu?

28 Aralık tarihi bu devir için birinci gidişimizdi. Sayın Öcalan toplantı yapacağımız odanın kapısında karşıladı bizi. Epey heyecanlı, sevinçli ve moralliydi. Toplantı yapacağımız odanın içerisinde büyük bir masa var. ‘Bu masa yıkılmadı. Bu masa olduğu üzere burada duruyor’ dedi. Biz 2015’te bilhassa son 4-5 toplantımızı birebir odada yapmıştık. Sayın Öcalan’ın bunu söylemesi bu sürece ne kadar kararlı yaklaştığını ve sürecin ilerleyebilmesi için çok motive olduğunu tabir ediyor. Sayın Öcalan, ‘Bu masa yıkılmadı’ dedi ve toplantıya o denli başladık.

Sayın Öcalan, ‘Bu son bir talih. Bu fırsatı hepimizin uygun değerlendirmesi gerekiyor’ diyor. Sayın Öcalan, çatışma yerine demokrasinin, Türkiye’nin geleceğinin ve Kürt halkın geleceğinin tekrar inşa etmenin vakti geldiğini söz etti.

‘ÖZAL’DAN, DEMİREL’DEN ÇOK BAHSEDİYORDU’

Kürt Halk başkanı Abdullah Öcalan ile muhakkak aralıklarla üç görüşme yaptınız. Bu görüşmelerde en çok hangi bahisler üzerinde durdu?

En fazla üzerinde durduğu şey Türkiye’nin geleceği ve Kürt halkının yaşadığı acılar, ödediği bedeller fakat bunun sonunda varılacak olan noktanın barış olmasıydı. Sayın Öcalan, Kürt ve Türk halkın kardeşliğine çok özel vurgu yapıyor. Kendini tekrar etmekten öbür bir yol almayan savaşın hiç kimseye yararı olmadığını söz etti. Artık demokratikleşme, demokratik toplum devri olduğunu ve bu devir içerisinde Kürt ve Türk ittifakının kıymetli olduğunu örnekleriyle tabir etti. Cumhuriyet tarihi ile birlikte Atatürk ve İsmet İnönü’nün ittifakını bir Türk-Kürt ittifakı olarak pahalandırıyor. O günden bugüne kadar ‘Kürt ve Türk ittifakı korunmadığı, heba edildiği fakat tekrar bu ittifakın ömür bulması gerekiyor’ dedi. Geçmiş periyotta ülkeyi yönetenlerin Kürt sıkıntısının demokratik prosedürlerle tahliline dair eforlarının olduğunu lakin bunların muvaffakiyete ulaşmadığını söylüyor ve bilhassa merhum Özal’dan, Demirel’den çok bahsediyordu.

Yeni bir kademe yeni bir devir. Bilhassa farklı bir niyete sahip olan ve elinde iple Sayın Öcalan’ın idamını isteyen Devlet Bahçeli’nin çok farklı bir yerden sıkıntıya yaklaşmasını çok değerli buluyor. Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu çağrıyı, sürece vermiş olduğu takviyesi çok değerli buluyor. Bizim yaptığımız görüşmeleri de kendisine aktardığımız vakit ‘Eğer Sayın Bahçeli değiştiyse Türkiye’de herkes değişebilir, dönüşebilir’ diyor.

Genel manasıyla her üç görüşmede de çok ağırca üzerinde durduğu şey artık savaşın bitmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türkiye toplumun demokratikleşmeye olan inancı ve Sayın Öcalan’ın bu konuda bir kararlılık sahibi olduğunu göstermesiydi bizim edindiğimiz izlenim buydu. Kayyum sorunu başta olmak üzere, İstanbul Barosu’na yapılan operasyonun, tutuklamaların süreci sabote etmeye yönelik teşebbüsler olduğunu ve bunların önüne geçilmesi gerektiğini, iktidarın, devletin bu cins müdahalelere müsaade vermemesi gerektiğini söylüyor. Sayın Öcalan, ‘Bu son bir baht. Bu fırsatı hepimizin yeterli değerlendirmesi gerekiyor’ diyor. Sayın Öcalan, çatışma yerine demokrasinin, Türkiye’nin geleceğinin ve Kürt halkın geleceğinin tekrar inşa etmenin vakti geldiğini tabir etti. Yüklü olarak söylediği hususlar bunlar.

‘TELEVİZYONDAN ÖĞRENDİ…’

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısından haberi var mıydı? Kürt Halk Lideri Abdullah Öcalan bu çağrıyı birinci duyduğunda nasıl kıymetlendirmiş?

Çağrının yapılacağından haberi yoktu. Biz birinci gittiğimizde esasen bunu tabir etti. ‘Sayın Bahçeli’nin yapmış olduğu davet beni de şaşırttı ben bu türlü bir şey beklemiyordum’ dedi. Bu davetin değerli olduğunu bilhassa vurguladı ve teşekkür etti. ‘Parlamentoda kümesi bulunan siyasi partileri tek tek ziyaret edin ve çokça katkılarını isteyin’ dedi. ‘Sadece katkılarını değil tıpkı vakitte tenkitlerini, tekliflerini bana geri getirmeniz benim için çok değerli olacak zira ben bunlara bakarak bir metin hazırlayacağım’ demişti. Bütün siyasi partilerin genel liderleri ile görüşmeler yaptık. Devlet Bahçeli’nin yapmış olduğu çağrıyı kendisi de birinci sefer televizyondan öğrenmişti.

Sayın Öcalan ‘bir insan çok sevdiği bir bayanı nasıl öldürebilir. Benim aklım almıyor’ dedi. Bayan ve çocuk cinayetlerinin önüne geçebilmek için bu zihniyet ile savaşmak gerektiğini söyledi.

‘8 MART BİLDİRİSİNİ BAYANLARLA PAYLAŞMAMIZ GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİ’

Abdullah Öcalan’ın bayanların özgürlük gayretine değer verdiği tüm kamuoyu tarafından biliniyor. Görüşmelerde bayanlara ait neler söyledi? Bayanlara bildirisi özel olarak var mıydı? Bu süreçte bayanlardan beklentisi nedir?

Bütün toplantıların sonuna hakikat bayan sıkıntısına kıymetli formda vurgu yapıyor. Birinci görüşme Narin cinayetinin davasının sonuçlanmasına yakın olduğu bir vakitti. Çok çok üzüldüğünü söz etti. Çok ağır bayan cinayetlerinin işlendiğini ve bu bayan cinayetlerinden çok büyük hüzün duyduğunu söyledi. Bayanlarla ilgili vermiş olduğu iletileri bu son görüşmede 8 Mart iletisi olarak söz etti. Bu iletileri not aldık, onun hazırlığını yapıyoruz ve 8 Mart’ta bütün meydanlarda bayanlara yönelik bu bildiri okunacak. Sayın Öcalan ‘bir insan çok sevdiği bir bayanı nasıl öldürebilir. Benim aklım almıyor’ dedi. Bayan ve çocuk cinayetlerinin önüne geçebilmek için bu zihniyet ile savaşmak gerektiğini söyledi. Sayın Öcalan kadınlar için bir milat, rönesans olacak olan 8 Mart bildirisini meydanlarda bayanlarla paylaşmamız gerektiğini tabir etti.

‘TARİHE TANIKLIK ETMESİ ÖNEMLİYDİ’

İmralı’ya en son 7 kişi gittiniz, heyete ait bir şeyler söyledi mi? Heyette evvelden adaya gidenler ve birinci sefer gidenler vardı. Heyet bileşenine ait bir değerlendirmesi oldu mu?

Üçüncü toplantı davet toplantısı olduğu için heyetin kalabalık olması kıymetliydi. Kurumsal olarak DEM Parti’nin Eş Genel Liderleri, heyet üyeleri olarak biz ve geçmişte Sayın Öcalan’ın avukatlığını yapan iki avukat arkadaş ve Ahmet Türk vardı görüşmede. İkinci görüşmede Sayın Öcalan, ‘Çağrı bölümünde kalabalık bir heyetle burada olmanız gerekiyor’ diyerek, ‘Burada olmanız gerekiyor’ diye söylemişti. Ahmet Türk’e Sayın Öcalan çok büyük bir ilgi gösterdi. Ahmet Türk’ün sıhhati ile uzunca sohbet ettiler. Ahmet Türk’ün elini sıkı sıkı tutması, geçmişe dair sorular sorması hiçbirimizin gözünden kaçmadı. Davet kısmında kalabalık heyetin olması ve tarihe tanıklık etmesi değerliydi. Sayın Öcalan da buna kıymet veriyordu.

Çağrı yapıldı ve PKK’ye ‘silahları bırakın kendinizi feshedin’ denildi, lakin bunun senkronik olarak atılacak adımlarla, çıkarılacak olan ıslahatlarla, yasal ve türel çerçevelerin çizilmesiyle mana bulacağını söylüyoruz. Zati Sayın Öcalan da bunun ‘olmazsa olmaz’ olduğunu söylüyor.

‘METİN HAZIRLARKEN BİRÇOK TARTIŞMA YAPILMIŞ BELLİ’

27 Şubat’ta PKK başkanının tarihi davetini paylaştınız, bu davet çok büyük bir yankı uyandırdı. Üç görüşmeyi de birlikte ele aldığınızda Kürt Halk Lideri Abdullah Öcalan, bu basamağa gelişi nasıl kıymetlendiriyor, biraz açsanız kamuoyunun biraz daha bilgi edinmesi açısından?

Sayın Öcalan çağrıya dair daha evvel bir hazırlık yapmıştı. Son gittiğimizde davet metni esasen önündeydi. Devletle mutabakat halinde olunan fakat yetişmediği için davet metninde olmayan ve Sırrı Süreyya Önder’in de okumuş olduğu kısa bir paragraf var. Sayın Öcalan son görüşmede o davet metnini okudu. Sırrı beyin okuduğu kısmı kendisi de şifahen okudu. Bu davet metnini hazırlarken birçok tartışma yapılmış muhakkak. Devlet yetkilileriyle yapılan tartışmalar sonucunda bu metin hazırlanmış. Metinde beşerler istediği ya da isteyip de göremediği şeylere tanıklık etmiş olabilir lakin Sayın Öcalan’ın özellikle o son paragrafta söz ettiği üzere yasal çerçeve sıkıntısı çok değerli.

Yasal ve türel boyutunun hayata geçmesi uyarısı hayli kıymetlidir. Bizim üzerinde durduğumuz asıl şey de bu. Davet yapıldı ve PKK’ye ‘silahları bırakın kendinizi feshedin’ denildi, fakat bunun senkronik olarak atılacak adımlarla, çıkarılacak olan ıslahatlarla, yasal ve hukuksal çerçevelerin çizilmesiyle mana bulacağını söylüyoruz. Aslında Sayın Öcalan da bunun ‘olmazsa olmaz’ olduğunu söylüyor. Yasal çerçevenin, türel yerin olmadığı bir yerde bu davet hiçbir mana söz etmez. Artık hepimizin üzerinde durması gereken tek nokta bu.

Son görüşmede de söyledi, ‘3 şahısla bir ortaya geliyorum lakin bu kâfi değil. Benim çalışma şartlarımın düzeltilmesi gerekiyor’ dedi. Sayın Öcalan’ın sürecin ilerlemesi ve ilerletebilmesi için yazacağı, tartışacağı bir takımın oluşması gerekiyor.

Kürt halk Başkanı Abdullah Öcalan bu davetin toplumda nasıl bir karşılık bulacağına dair öngörüsü var mıydı?

Sayın Öcalan bizim daha evvel yapmış olduğumuz o ziyaretleri de bir ortaya getirerek olumlu bir sonuç çıkacağını düşünüyordu. Biz davetten sonra gitmediğimiz için ne düşündüğünü bilmiyoruz. Muhtemelen çok yakından takip etti, televizyondaki tartışma programlarını izledi, haberlere kesinlikle baktı diye düşünüyoruz. Zira bu davetin yankılarını, tartışmalarını denetim emelli da olsa kesinlikle yakından takip etmiştir. Yalnızca Türkiye’yi değil tüm Orta Doğu’yu etkileyen bir metin olduğu için onun yankılarını görüş olursa şayet gidebilirsek kendisi zati söz edecektir fakat çok yakından takip ettiğini düşünüyorum.

(ALINTI)