Ekrem İmamoğlu, üçlü görüşmeyi anlattı: Yan yana durmak benim için de büyük bir onur

CHP, 23 Mart’ta cumhurbaşkanı adaylığı için önseçime gidiyor. Son gelişmelere nazaran Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ise Cumhurbaşkanı adayı olmayacak.

İmamoğlu, “Adaysınız mısınız?” sorusuna, “Önseçimi desteklediğimi tabir ettim. Olumlu bakışımız yüksek. Güzeli olsun” cevabını verdi

İmamoğlu’nın Halk Tv’den İsmail Saymaz’ın sorularına verdiği karşılık şöyle:

23 Mart’ta ön seçim olacak. Adayısınız değil mi?

Günün sonunda önseçimi desteklediğimi tabir ettim. Olumlu bakışımız yüksek. Arkadaşlarımızla son süreçleri derleyip hem sizlerle hem kamuoyuyla hislerimizi yakın vakitte paylaşabiliriz.

Yani, aday olacaksınız.

(Gülüyor) Güzeli olsun. Gün doğmadan neler doğar. Ancak bakışımızı belirleyeceğiz elbette.

Üçlü toplantı yaptınız. Mansur Yavaş’ın hali tam olarak nedir?

Önseçime dair tereddüt ve telaşlarını lisana getirmek kaydıyla partinin alacağı karara ve oluşacak olan iradeye hürmet duyacağına, memleket ismine, millet ismine süreci destekleyeceğine dair cümleler kurdu. Çok olumlu, çok verimli bir gün yaşadık daima bir arada. Hem önseçime dair telaşlarını hem de erken belirlenmesine dair tereddütlerini lisana getirdiğinin altını çizeyim tekrar.

“Her halükarda adayım” üzere bir cümle sarf etti mi?

Hayır, hiç o denli bir şey söylem edilmedi.

CHP’den tek bir aday göreceğiz değil mi?

Tabii natürel. Her şartta CHP’nin adayı kimliği nettir.

Muhalif kamuoyunda şöyle beklentiler var: Mansur Yavaş’la aranızda daha ileri bir bağın kurulması, bu bağın idare biçimine yansıması, CHP dışındaki muhalefetin içerilmesi üzere.

Mansur Bey’le yan yana durmak benim için de büyük bir onur. Yalnızca Yavaş’la değil, partinin bütün güçleriyle bu sürecin gayretini vermek hepimizin başucu buyruğu.

CHP’nin adayı evvel kendi birlikteliğini sağlamalı, akabinde bütün muhalefetin birlikteliğini sağlamak konusunda üstün bir çabası, o ruh halini, o duyguyu taşımalı. İçimizdeki birliktelik, tartışılmayacak bir sıkıntı.

Şu da tartışılıyor: Cumhurbaşkanı kim, yardımcısı kim…

Zaman içinde her hakikat iş konuşulur ancak şu anda o denli bir şey yok.

CHP dışı muhalefet için çalışma olacak mı?

Olmaz mı? Olmak zorunda. Bunu mutlak sağlayacak bir süreci, adaylık manifestosunun kimliğini oluşturmak zorundayız. Bugün gelinen noktada, her mevzuda altüst olmuş durumun tekrar düzlüğe çıkması gerekiyor. Bir nevi ikinci yüzyılın, bütün tahribatları giderilmiş, umut verici, lakin adalette, lakin demokraside, lakin teknolojide, fakat iktisatta, ancak eğitimde, bütün konuları en üst düzeye taşıyacak bir karaktere sahip olması gerekiyor.

Böylesi bir ortamda tek başına CHP’nin değil, bütün muhalefetin bakış açısını içine alan ve oradan sağlam bir sentez çıkartan bir konumu oluşturmalı. Baktığımız pencere bu türlü.

“CHP çok erken davranıyor” diye tenkitler var. Ne diyorsunuz?

Bu bir demokrasi ihtilali. Her şeyden evvel, üyelerin tercih ettiği adayı bir partinin çıkartması dünyada çok az vardır. Türkiye’de hiç olmadı. Birinci kere olacak. Demokrasiyi, hukuku, adaleti, güçler ayrılığını en üst düzeye taşıyacak bir sistem birkaç aylık adaylıkla olmaz. Vakti düzgün kullanma, işbirliğini en üst düzeyde tutma, başta kendi parti üyelerinin, sonra bütün partililerinin, daha sonra sürece muhalif bakan herkesin desteğini alma marifeti ve çalışma ortamının vakte muhtaçlığı var. Bu vakit dilimini çok önemsiyorum.

Kaldı ki net bir tanım yapmak da güç. İktidarın ne vakit ne yapacağı kestirilmez. Yakın bir vakitte bir düetle Cumhurbaşkanı adaylığını ilan eden ve çalışmalarını bu merkeze oturtmaya uğraş eden, ön seçim ortaya atıldığında 2028 diye sıklıkla açıklama yapan bir iktidarın ne kadar değişken hal olabileceği görülüyor. Her an seçim olacakmış üzere hazırlık yapan, böylesi sağlıklı bir vakit dilimini üst düzeyde kullanacak bir aklın, tam da bu demokrasi ihtilaline, tam da değişim ruhuna yakışan bir akıl olduğunu düşünüyorum. O bakımdan, o denli geç ya da uzun falan, bunlara hiç katılmadan hakikat bir seyahat olduğunu tabir edeyim.

Yol haritanız nasıl olacak?

Meseleye şöyle bakarım: Bir hafta içinde ve 23 Mart’a kadar yapılması gerekenler, parti programı sürecinin içinde olduğu Nisan-Mayıs üzere bir yakın planı içine alan bir çalışma sistemi. Sonrasında muhalefeti, ancak siyasi partiler, lakin sivil toplum kuruluşları ekseninde, içine alan müzakerelerin, tabiri caizse hükümet programı oluşturmaya dönük bir vakit planının tasarlanması çerçevesinde, önümüzdeki sonbaharı bulabilir. Bunlar kademeli ve kademeli bir biçimde toplumla paylaşılır. Bu türlü hareket edildiğinde Türkiye’nin hiç görmediği hassasiyet içerisinde halkımızın önüne sunacağına kanaatim nettir. Bu sürecin en öndeki destekçisiyim. Umarım yakın vakitte aday da belirli olur.

Kabineniz ve temel politikalarınız ilan edilecek mi?

Gayet natürel. Bu vakit diliminde bunlar da olgunlaşacaktır. Ana gövdesinin CHP olduğu, muhalefetin erklerinin bir ortaya geldiği bir kurumsal yapılanma Türkiye’nin önüne güçlü takım yapısını koyacaktır. Bu da çok kapsayıcı olacaktır. Zira ülkemizin, milletimizin evlatlarıyla çalışmaya büyük bir açlığı ve dileği var. Nepotizmi çemberinden uzak tutan, liyakati odağa olan bir yapıya muhtaçlık var.

Belediye başkanlığı vazifesinin aksaması riski kelam konusu olabilir mi?

Hiçbir halde aksamaz, hepsi istikrarlı halde yürütülür. Takımlar, sistem, tertip aklı başında yürüyecektir. Biz aslında her gün kanunsuz, hukuksuz, iktidarın ne yazık ki yargıyı silah üzere kullandığı bir ortamda büyük bir uğraş veriyoruz. Her tarafıyla çaba vererek, muvaffakiyet elde ediyoruz. İcraatçı halimizi ortaya koyuyoruz. Kentimizin gereksinimlerini giderme konusunda üstün bir uğraş ortaya koyuyoruz. Alışığız yani, mesai yüksek düzeyde yaşamaya. Kaldı ki bahsettiğiniz şey çok kollektif bir süreç. Bana sorarsanız, altı yılı aşkın müddettir bu iktidarla uğraşta yalnızca belediye başkanlığı yapmadan, tıpkı vakitte büyük bir kampanyayı da yönetiyorum.

Şaibeli kurultay soruşturması hakkında ne düşünüyorsunuz?

CHP tarihinin en gurur verici, en itinalı, en yarışmacı, tertemiz kurultayını yönettik. Seçimlerin kaybedeni vardır, kazananı vardır. Kazananı kurultayda oy kullanan tüm üyelerdir ve partidir. Tahminen bir adayı kaybetmiştir, bir aday kazanmıştır. O bireyler teferruat. Sıkıntı partinin kazanımıdır. Bu kazanımın en büyük mükafatı 4-5 ay sonra birinci parti olma başarısıdır. Ne kadar pak, ne kadar gerçek bir kurultay olduğunun halk tarafından ödüllendirilmiş halidir. Müsavat Dervişoğlu’nun tehdit edildiği bir ortamda; biz uzmanla ilgili neler neler savunduk, kimsenin kılı kıpırdamıyor; ancak kalkıp (kurultayla ilgili) çabucak soruşturma… Buna alet olan ve olmayı düşünen, CHP çatısı altında bulunan hiçbir isme bunu yakıştırmam. Bu berbat akılla yan yana duranları tarih affetmez. CHP tertemiz bir kurultay yaşamıştır. Ben de kurultayın divan başkanı olmaktan büyük gurur duyuyorum. Bana divan başkanı olma teklifini getiren sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na buradan teşekkürlerim ve hürmetlerimi iletiyorum.

Kılıçdaroğlu’nun şahit olarak çağrılmasını nasıl yorumluyorsunuz?

O da ayıp. Esasen kendisi katılmayacağını beyan etmiş. Doğrusunu yapmış. (Kaynak)

(ALINTI)